20080830

milk cow blues

by terry richardson

büyüdüğümüzü anladık mı?öğrtmenim,sevgilimizle nikahlara gidiyoruz,kendimize ait nikah şekerlerimiz oluyor,evet diyorlar alkışlıyoruz,tebrikler ediyoruz,ve ama sonra kalabalıkta ardına saklanacak anne eteği arıyoruz.anlamadık ki biz.

20080828

clarity

by scottmetts


mekanların enerjileri geyiği yapılmasını sadece ve sadece hastahaneler söz konusu olduğunda anlayabilirim.hastahaneler çok sinir bozucu yerler.en çiçekler böcekler dolce vita "mood"unda olduğun sabahlarda bile bunlardan birine yolun düşerse yaşam sevincin iliklerinden çekiliyor çekiliyor çekil çek.off.ben şimdi yazmak için hafızamın derinliklerine inerken bile sabahki durum sıkıntılara gark ettiriyor beni.gark gark.
sadece hasta insanlar değil hasta ve yaşlı insanlar.lütfen beni yargılamayın dedikten sonra şunu demek isterim ki nefes darlığı çeken yaşlı insan gördüğümde nefesim daralır,yürüyemen olursa dizlerim titrer,birinin kalbi teklese çarpıntı basar.istemiyorum yani bu şekilde çevrelenmeyi.çünkü pimpirikliyim.şaka gibi kelime biliyorum.yani ben hastahaneye gittim ve siz gitmeyin.terli terli su içmeyin!

20080825

sehnsucht

gün bugündür.
* senin için rammstein göndermeli başlık aldım adam.

20080821

it still hurts 70 years later



post secret
iş olduğunu bilsem dünyaya gelmezdim

20080816

something borrowed


All the time I'm getting shot

The Organ-Steven Smith


*dan

20080815

something blue

kahretsin.morrissey konseri.önce ağlamak,sonra ağlayarak tepinircesine dans etmek,sonra ve sonra sahneye atlayıp mozu yere sermek,mikrofonunun kablosu olmak istiyorum.no regrets dedim değil mi.happiness?I'm so very sickened.

something old

kıs kıs gülüyorum.kıskıs.kanç.kıskaç.kıskaçlarım gıcır gıcır.evet.kıskanç(m)ı(şı)m.
insanın ol(a)mayacağını sandığı birine dönüşmesi ilginç,korkunç,üzücü ve de dalga geçilesi.
bu nedenle şaşırıyor,korkuyor,üzülüyor ve bencağızımla dalga geçiyorum.


30.07.2008 00:20

something new


toplu ulaşım taşıtları(t.u.t)nı kullanmayı sevmiyorum.bi'nedeni durduk yere tanımadığım insanlarla ilişki içinde olmama sebep olmaları.diğeriyse teyzeler.çeşit çeşit teyze.yürüyebileceğim yol için kullanmıyorum kesinlikle.20 30 dk yürürüm ama yine de binmem.dün ki t.u.t yla bile 20 30 dk süren bir yol gitmem gerekiyordu,kullanmak zorunda kaldım.ve biner binmez teyzelerle dolu maceralar başladı.bunlar, bu t.u.tları sanırım hayatlarına bi'renk,bi'neşe,bi'soluk moluk gelsin diye kullanan canlılar.
iki delikanlı şehirlerarası karayolu üstünde bi'durakta beklemekteler.sayın t.u.t şoförümüz ya allah demiş uçuyor tabi bu sabileri göremedi.sonra aynadan fark etmiş olacak ki bizi kamyon altında bırakma pahasına çocukları otobüse aldı.
şimdiiğ bu hikayemizde bizlerden yani çok değerli t.u.t yolcularından özür dilemesi gereken kişi kim?
e tabiğ ki şöfer! dediğinizi duyar gibiyim sevgili dünyalılar.
nah şöfer.
dün t.u.tndaki teyzeden aldığım bilgiye göre delikanlılarmış.
durakta bekledikleri için herhalde.onlar yüzünden ölücekmişiz.bıkbıkbık.çocuklardan biri de aynen benim dediğim gibi durakta beklediğimiz için özür mü dilicez dedi sonra ordan başka teyzeler doğru düzgün konuş bayanla dediler.sonra başkaları ve başkaları.çocuklar indikten sonra bile.şehirler böyleleriyle doldu muhabbeti başladı sonra.
hayır teyze!eğer özür dilicek biri varsa şu t.u.tnda o da sensin!içine ettin günümün.teyzelerle doldu şehir be!sus yeter!

20080813

we don't make mistakes here, we just have happy accidents*

by jormuncum

110808 bir yere not edilsin.
monopol şirketlere gıcıklık olsun diye(!) staj tercihimi böyle miniminnacık ufacık tefecik bi'imalathanede yapmaya karar vermiştim.bu benim için ilginç bi'deneyim olucaktı,farkındaydım.evet.okulu bitirmem gereken 2008 senesinde ilk stajımı yapıyor olmam nedeniyle garip bi'heyecan duymaktaydım.ta ki barnaklanana kadar!!hayır tahmin ettiğin şey değil yoğurt!
şimdi öyle bi'yer ki adam dün yaptıkları yoğurtları soğuk hava deposundan çıkarıyor, rafın üstünde kalmış olan yoğurtlara yukardan bi'şeyler dökülmüş olduğunu anlıyor,o dakka keskin türk zekasıyla "tüketici kitlemiz burda olmadığına göre ben bu yoğurdu barnaklar,bu pisliği temizler,üzerine de kapağımı kaparım" diye düşünüyor olmalı ki aklından geçenleri bir bir gerçekleştiriyor. o sırada ben de önlüğümle bu manzarayı izliyor gece hiç uyumamış olmama bağlamak istiyorum gördüklerimi rüya varsayıp.
vandayk kahverengisi* kadar gerçek bu yaşananlar.
12 oluyor saat ben diyorum ki yemek .
topuklarımı kıçıma vura vura koşuyorum kafadaki şapkayı elle kollayıp.

* a tribute to bob ross

20080808

işte bunu seviyorum


burdan buyrun

20080805

winnipeg

*

şimdi hani böyle toplu taşıma araçlarında yanına oturan teyzeyle muhabbet ediyorsun ya,havalar,iş,kısmet,aminler geliyor ya dilinin ucuna,o zaman sen büyümüş oluyorsun.konduramıyorsun.

sonra bir de şey var.sabaha karşı yattığında -şimdiler de 5 civarı buralarda-ezan sesiyle uyumaya çalışıyorsun,hani anlamadığın bi' dilde nameler ,alacakaranlık,kameraya doğru bakıp "benim adım aysiku kedisi,foğtarafçıyım,türkiyde her yerdi farklı biğ macira vağr,insanlar o güzler yaniyoğ " demek istiyosun, yok istemiyorum ,öyle hissediyosun. allahım diyosun ne mistik fıstık bi kauntriiğ.

20080801

NO ONE IS ILLEGAL - WE ARE ALL MIGRANTS*

diğer herşeyin önemini yitirdiği bi'zaman gelir çıkar karşına bazen.olanların sorumluluğunu iliğine kadar hissettiğin bi an.o an farkına varırsın ki bu anlarla dolu heryer.daha önce defalarca o anlarda farkına vardığın gibi.sadece bi anlığına farkındalık sahibi olan insanlar.o ana tanık olduğun televizyon karşısında ağlamamak için zor tutarsın kendini.kendimi.
o anlara tanıklık edip sahip olduğun pseudofarkındalık dolaylarında iliğine kadar hissetiğin sorumluluğun.

o anlardan biri

*no border!