Cici annem. Adı Reyhan. Alkolik. Misafirler geldi yalanıyla istediği kolonya şişesini ertesi gün boş getirecek, sirozdan şişen göbeğini hamileyim yalanıyla aldığı gebe elbiselerinin altına gizleyecek kadar. Reyhan'ın annesi var. Kocası vardı, artık yok. Çocuğu da yok. (Hiç olmayacak da.) Reyhan beni kendi çocuğuymuşum gibi sever. Burnunu boynuma sokar ve koklar. Sanırım güzel kokuyorum. Bazen Reyhan beni evine çağırır. Yatıya. Ballı sütümü başımda hazır eder. Bazen yanımda yatar. Bazen yatmaz. Reyhan süslüdür. Bana oje sürer bazen. Ojeyi sürmeden şişeyi ellerinin arasında çevirerek sallar. O böyle yaptığında şık şık diye bir ses çıkar. Çok büyülü bir sestir bu şık şık sesi. Yeterince büyürsem ben de bu şık şık sesini çıkartabilirim. (Bunun büyüklükle değil, Reyhan'ın parmağına taktığı yüzükle alakalı olduğunu sonra anlayacağım.) Biz Reyhan'la gezeriz de. Bazen yanımıza piknik tüpü alırız. Bazen Reyhan sarhoş olur; ben, Reyhan ve piknik tüpü merdivenlerden yuvarlanırız. Sık sık düşerim. Asılan çamaşırın damlayan suyundan kayıp masadan da düşerim. Korkmayın, hala yeterince zekiyim. (Yüzük meselesini saymazsak.) Benim bu düşmelerim arasında Reyhan taşınır. Ben düşerim. Artık şık şık sesi çıkartabilirim. Reyhan ölür.
20101026
green grass
Ve bunlar geçmiş zaman olur ki.
Reyhan, seni değil ama seni sevdiğimi hatırlıyorum.